24 Aralık 2013 Salı


Dev derbide kazanan yok!


İngiltere Premier Lig’de 17. haftanın kapanış maçı Londra derbisine sahne oldu. Arsenal’in Chelsea’yi ağırladığı karşılaşmada iki takım da son vuruşlarda etkili olamazken maç 0-0 eşitlikle sona erdi. Arsenal son 3 haftada 7 puan kaybetti.


İngiltere Premier Lig’in 17. haftasında şampiyonluk mücadelesi veren iki Londra ekibi Arsenal ve Chelsea, Emirates Stadı’nda karşı karşıya geldi.
İki takımın da gol yollarında ve son vuruşlarda etkili olamadığı karşılaşma 0-0 sona erdi. Arsenal’in ligdeki galibiyet hasreti 2 maça çıkarken, ev sahibi takım puanını 36’ya çıkardı ve lider Liverpool ile puanını eşitledi. Arsenal averaj farkıyla haftayı ikinci sırada tamamladı.
Chelsea derbi mücadelesinde zorlu deplasmandan 1 puan alarak puanını 34’e çıkardı. Maviler, Everton ile puanını eşitlerken, averaj farkıyla rakibinin üstünde yer aldı ve haftayı 4. sırada bitirdi.
Yoğun yağmur yağışı altında oynanan karşılaşmaya ev sahibi Arsenal baskılı başladı...

Kimsenin tercih etmediği fakülte

LYS'de tercih edecek tüm öğrencilere 10 ay boyunca 200 lira karşılıksız burs verileceğinin açıklanmasına rağmen sadece 1 öğrencinin tercih ettiği SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesini ek yerleştirmede de kimse tercih etmedi.


LYS'de sadece 1 öğrencinin seçtiği Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Eğirdir Su Ürünleri Fakültesini, ek yerleştirmede başka tercih eden olmadı.
      
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, 25 Temmuz'da açıklanan  2013 üniversite yerleştirme sonuçlarına göre 15 bin 413 kişi SDÜ'yü tercih etmiş, doluluk oranı fakültelerde yüzde 91,13, yüksekokullarda ise yüzde 80 civarında gerçekleşmişti.
      
Tıp, diş hekimliği, eğitim ve güzel sanatlar fakültelerinin kontenjanlarındaki yüzde 100'lük doluluk oranına rağmen 26 kontenjanı bulunan Eğirdir Su Ürünleri Fakültesini sadece 1 kişi tercih etmişti.
      
ÖSYM'nin web sitesinde yer alan 2013-ÖSYS ek yerleştirme sonuçlarına göre, SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesini 25 kişilik kontenjanına rağmen kimse tercih etmedi.

TESLA KİMDİ ?

Bugün her hangi bir elektrik mühendisligi ögrencisine Tesla hakkında bir şey sorarsanız, sanırız boş bakışlarla sizebakacaktır. Ya da karşı soruyla karşılaşırsınız, Tesla kimdi ?;Kabahat kimin? Egitimçilerimizin Altarnatif akım çagımızın kurucusunu tamamen unutmuş olmaları mantıksız görünmektedir.
NİKOLA TESLA ,şimdiki Yugoslavyada,Smiljana köyünde,9 Temmuz 1856` da dogdu. Bir hiçken bilim dünyasının en üst noktasına yükseldi. 32yaşında önemli keşifleri ile milyoner oldu, daha sonra karanlığa kaybolup beş parasız öldü.
Babası papazdı. Hiçbir zaman okuyup yazamamasınına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı.Papaz olmasına için babasının zorlamasına karşı çıkarak ,genç Tesla mühendislik mesleğinde ısraretti. Annesi de onu destekledi ,Fizik ve Matematikte bilğisini arttırırken Graz`daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesinde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için,orada yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almancaya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı da öğrendi.

Haberin devamı



Ara Güler “Eski Şehir”
MERKUR dünya fotoğraf tarihinde seçkin bir yere sahip, Türk fotoğrafının ustası Ara Güler’in daha önce bir arada sergilenmemiş, renkli İstanbul fotoğraflarını izleyici ile buluşturuyor.

Büyük bir gelenek olan sosyal belgeselci tarzı benimseyen Ara Güler’in fotoğraflarında sinema ve edebiyat birbiriyle sürekli kesişiyor. Her fotoğrafında bir can, bir devinim vardır. Ara Güler’in çalışmaları tüm dünyayı kapsamasına rağmen, yüreği doğum yeri olan, hayallerinin şehri İstanbul’da kalmıştır.

Ara Güler’in Eski Şehri’nde yolculuğa çıktığınızda bir anda kendinizi Arnavut kaldırımlarından bacası tüten cundalı ahşap bir eve, oradan denizin kokusunu duyabildiğiniz bir kayıkçı teknesinde bulabilirsiniz...

Ekspresyonizm ve Erotik Ruhun Kirli Dünyası: EGON SCHIELE


Dışavurumculuğun dahi adamı diyerek klasik, deli ressam nitelendirmesiyle giriş yapmak istedim nedendir bilinmez. Egon Schiele, gariptir ki bir cover tablosunu gördüm göreli tutkumdur diyebilirim. Eserlerindeki sert kıvrımlar yüreğimi dağlar, beynimi uçurur sonra sarsar beni. Çizmiş olduğu kadınlara aşık olanları bilirim. Kısacası değişik bir kafa, estetik anlamda doruklarda bir ressamdır kendisi. Kısa yaşamı efsane olmasını engelleyememiştir.

Ekspresyonizm (Dışavurumculuk): Bilinçaltı hareketler

Almanya’da politik sorunlar yaşanırken empresyonizm, naturalizm ve pozitivizme karşı bir akım olarak ortaya çıkmıştır.
Doğada var olanın direkt yansıması değil de bilinçaltının akılda tasarlanıp veya içte yaşanan, hissedilenin yansıtılması denilebilir. En basit anlamıyla doğru kabul edilen genel görünüm yerine kendi yorumunu katıp bu görünümü gün yüzüne çıkarmak diyebiliriz. 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış ve 1925’e kadar devam etmiştir.
Bu akımın sanatçıları; şiddet, karamsarlık ve sıra dışılığı ön plana çıkarmışlardır. Çoğu eser rahatsızlık vericidir ve ilk bakışta sert bir etki verir. Bu akım birçok sanat türünü etkisi altına almıştır. Bu türlerden biri de resimdir. Çizgiler oldukça sert ve keskin, renkler ise abartılıdır. Özgünlük en verimli şekilde kullanılmış, aynı zamanda eleştiriler en sert dille, rahatlıkla yapılmıştır. Bu akımın en önemli sanatçılarından biri de Avusturyalı ressam Egon Schiele’dir.

Mazeret sınavlarının ilk gün oturumu yapıldı

Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB), bu yıl ilk kez 8. sınıflar için düzenlenen merkezi ortak sınavlara katılamayan öğrenciler için yapılan mazeret sınavları ilk gün oturumu sona erdi.


Merkezi ortak sınavların ilk oturumu bugün yapıldı. Saat 09.00'da başlayan sınavlar, saat 12.00'de tamamlandı.
İlk gün oturumunda Türkçe, matematik ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin sınavları yer aldı.
Sınavda öğrencilere her ders için çoktan seçmeli 20 soru soru yöneltildi. Sınav süresi 40 dakika sınav arası ise 30 dakika oldu.

Grönland 100 milyar ton su saklıyor

Bilim insanları, yıllar süren araştırmaların ardından Grönland’ın dev bir su deposu olduğunu ortaya çıkardı. Yeni veriler, Grönland’ın 5-50 metre derinlikteki sulu kar tabakasında 100 milyar ton su bulunduğunu gösterdi.


Küresel ısınmasının en çok tehdit ettiği yerlerden biri olan ve kapladığı alanın yüzde 90’ından fazlasında erime yaşanan Grönland, saklı bir su deposuna sahip.
Nature Geoscience dergisinde dün yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, Grönland yüzeyinin 5-50 metre derinlikte bulunan sulu kar tabakası, 70 bin kilometrekarelik bir alanda 100 milyar ton su saklıyor.
Araştırmada yer alan Utah Üniversitesi’nden buzulbilimci Richard Forster, “Grönland’daki sistemlerin nasıl çalıştığını bildiğimizi sanıyorduk ancak farkında olmadığımız bir su depolama sistemi bulunduğu ortaya çıktı” ifadesini kullandı.

Sporun kış güneşi: Avustralya Açık

NadalDjokoviçFedererMurray yeniden sahnede… Özlem bitti, Avustralya Açık başlıyor. Sezonun ilk turnuvasını özlemeyen sporsever var mı acaba? Ocak ayında itibaren tenis ziyafeti Eurosport ekranlarında olacak. Evet, hasret nihayet bitiyor!


47 ülkeden 548 oyuncu, 1 milyona yakın seyirci, 200’den fazla ülkede yayın, 1000’e yakın gazeteci, 400 bine yakın tık… Avustralya Açık başlıyor ve spor adına heyecanlanmamak mümkün değil!
Bu rakamların bir anlamı var! Sporun toplumsal yaşamı, ofis ve eş - dost sohbetlerini bu denli etkilediği, sadece spor olmaktan çıkıp içinde yaşadığımız dünyayı anlamak ve düzeltmek için bu denli büyük bir araç haline geldiği bu sosyal medya çağında, insanlığın ortak paydaları olan bazı spor olaylarına kayıtsız kalma seçeneğimiz artık yok. Olur da bir gün dünyanın bir ucuna seyahat eder, hiç tanımadığınız, dilini, adetini bilmediğiniz insanlarla karşılaşır, bir şekilde bir bağ kurma ihtiyacı hissederseniz, o bağı sağlayacak olan çoğunlukla görkemli spor olaylarıdır. Olimpiyattır mesela, Bolt dediğinizde Kore'de de Türkiye'de hız akla gelir. NBA finalleridir, bir bakarsınız Lebron James - Kevin Durant kapışmasını uçakta yanınıza oturan bir Afrikalı ile hararetli hararetli tartışıyorsunuz. Superbowl'dur, FIFA Dünya Kupası'dır ve elbette tenisin dört büyük turnuvası, Grand Slam'lerdir.
Ocakta başlayan Avustralya Açık, mayısın sonundaki Roland Garros, yengeç burcu Wimbledon ve yaza elveda anlamına gelen Amerika Açık turnuvalarının ayrı kimlikleri ve renkleri mevcut, buna mukabil ayrı lezzetleri. Ortak noktaları ise var oldukları ülkeleri aşıp köklü gelenek ve tarihleriyle tüm insanlığa ait bir kültürel miras yaratmayı başarabilmeleri. Eğer daha önce bir Grand Slam izlemediyseniz, 13 Ocak 2014'te başlayacak olan sezonun ilk büyük turnuvası Avustralya Açık için Eurosport ekranlarının karşısına geçin; saf sporu, sporun kültürle harmanını, mücadele, tutku ve azmi en derinlerinizde hissederek ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Ama yine de neyle karşılaşacağınıza dair ufak bir ipucu olması için Avustralya Açık'ı biraz anlatmakta fayda var.